Ana içeriğe atla

Duygusal Şiddet

21. yy’ın en önemli sosyolojik sorunlarından biri “Şiddet”. Türkiye’deki bu ataerkil, maço zihniyet tarzı son dönemde iyice yüzsüzleşerek kadınları koruyamayan bir sistem halini aldı. Kadınlara layık görülen bu muamele beni her geçen gün daha da sinirlendirmekte. Dünyanın hemen her yerinde görülen şiddet türlerini duymaktan, okumaktan ve izlemekten yorulmuş biri olarak ben bugün şiddetin tek bir türüne değinmek istiyorum. O da kadına yapılan “Duygusal Şiddet”. 

Arkadaşlarımız, dostlarımız, sevgililerimiz, ailemiz... kısacası etkileşim halinde olduğumuz herkesin insanlara duygusal anlamda şiddet uyguladığını gözlerimde görmekten esef duyuyorum. Gerek sosyal medya da, gerek okulda, gerek işte, gerek evde veya dışarıda her yerde insanların içlerindeki sevgisizlikleri birbirlerine yansıttığını görmekteyim. Özetle hepimiz şiddete uğruyoruz veya bir dönem buna katlanmak zorunda bırakılıyoruz.

Bu sosyolojik soruna önce erkeklerden başlamak istiyorum. 
Erkeklerin birçoğu kadınlarla konuşmayı, onlara bir şeyler anlatmayı bilmiyorlar.Bir kadının korkusunu, endişelerini hiç hissetmiyorlar. Annelik hakkında fikirleri bile yok. Tek bildikleri, kendilerini tahta çıkaran anneleri! Evet meşhur anneler! Sözüm sizlere... Bir nesil tam olarak sizin elinizde büyüyor. Onları yücelten, egolarını şişiren, evde iş yaptırmayan, kız kardeşine veya annesi olarak size saygı göstermeyen şekilde bu çocukları yetiştiriyorsunuz. Sonra o çocuk büyüyor. Kadın yazdığında cevap vermemeye, hatta görmezden gelmeye başlıyor. Kadın o adamın yanında kendini değerli hissettirmiyor! Zaten dışarıda senden çok var kafasını yaşıyor! Duygularını ifade etmeyi geçtim benim tarzım bu diye saçma sapan her hareketini çekeceğimizi düşünüyor. Bir nevi annesi olmamızı bekliyor... O istediğini yapabilir, isterse gider, isterse gelir ama asla ciddi ilişki istemez gibi saçma bir ilişki modeli var şuan gündemde.. Tamamen kadınlaşmış, pasifize olmuş, hiç bir adım atmayan, erkekliğin ve yiğitliğin muhteşem karizmasını ve endamını gram üzerinde taşımayan, hatasını anlamayan ama her hatasının alttan alınması gerektiğini düşünen bir nesil yetiştirilmiş durumda.  Eşlerinizin size yaşattıkları mutsuzlukları ve sevgisizlikleri öyle çok çocuklarınıza geçirmişsiniz ki erkek çocuklarınıza bile layığıyla yaşayamadığınız kadınsı özelliklerinizi aktarmışsınız.!!

Kadınlara böyle davranan kişileri görünce bana dünyanın en kötü insanları geliyorlar  ve oradan ışık hızıyla uzaklaşıyorum. Sonra bu kişilerin kadın haklarıyla ilgili gönderi paylaşması, etkinliklere veya konserlerine katıldığını (hatta bu konserlere diğer hiç değer vermediği kadınla gittiklerini) gördüğümde gözündeki değerleri daha da düşüyor. Bu bahsettiğim kadınlara yapılan duygusal şiddettir arkadaşlar! İster kabul edin ister etmeyin bunu yapan herkes kadına değersiz ve önemsiz hissiyatını vermektedir. Kimsenin bunu bir kadına yapma hakkı da yoktur.. Siz erkek bir birey olarak önce kendinizi, psikolojinizi ve davranışlarınızı düzeltin, çevrenizi iyileştirin sonra kitle halinde yaparız bunu merak etmeyin!

Bu yüzden çocuklarınıza kadına saygıyı ve sevgiyi öğretin hanımlar.Onlara hayatta her makama gelebileceklerini, her şeyi yapabileceklerini ancak önemli olanın insan olmak olduğunu hatırlatın hatta kafalarına kazıyın.

O yüzden erkekleri bu hale getiren hemcinslerime de kızıyorum! Sevgisizliğe gösterdikleri tahammül köreltiyor bendeki tüm empatilerini, sempatilerini. Sevilmediğiniz ve saygı duyulmadığınız hiçbir ortamda durmayın. Fazla fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmesidir unutmayın.

Kendimce bu sosyolojik sorunun çözüm yollarından birinin ruhu doyurmak olduğunu düşünmekteyim. Sadece bedeninize değil ruhunuza da değer verin. Gönlünüzü olgunlaştırın. Çünkü kişi bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır. Ruhunuzu doyurmazsanız sağlıklı ilişkiler kuramazsınız. Ruhu doyurun ki bunun açlığıyla dışarıda hata yapan milyonlardan olmayın. Ruhunuzu anlayan biri olsun. Olsun ki hayatınızı, ruhunuzu tercüme ederek geçirmeyin... Fikrini yerinden kıpırdatmadan yaşayan milyonlar var bu ülkede. Onlardan biri olmayın. Sabit fikirli kişilerle yol almak da o yolda devam etmekte çok zordur. İkna ettiğiniz biri ile yol alamazsınız. Yola, en az sizin kadar inanan biri ile çıkmalısınız. Çünkü inancı bittiğinde o yolda tek başınıza kalırsınız.. Küçük insanlar bırakın hep küçük kalsınlar. Onlarla ilgilenmeyin. Bazı kişiler sizden hep birkaç kumaş altınızda kalacak ve hiçbir zaman sizin seviyenize çıkamayacaklar. Hayatı hatalar yapmakla meşhur olan birini yarınlarınıza dahil etmeyin.Duvarları çok yüksek olan insanlardan uzaklaşın. Çünkü sizi asla göremeyeceklerdir. Kelimeleri size dokunmuyorsa, sevgisi hiç dokunamayacaktır.Ayrıca sevgisiz insanın kalp krizi geçirme riskinin daha yüksek olduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Bari kalbiniz için sevin! Sevgi istiyorsanız önce onu insanlara vermelisiniz. Ne varsa veriyor olmak akış yaratır. Alma verme dengesine göre almak için öncelikli ve temel şart vermektir. Vermediğiniz şeyi de karşıdan tutarsızca alamazsınız. 

Özetle herkes evinin önünü süpürse ortalık pislik dolu olmayacak inanın. Ruhunuza ve duygularınıza kulak verdiğiniz yarınlarınız olsun dilerim.

Tüm kadınlara, çocuklara ve beyefendilere bu anlamda kolaylıklar diliyorum. Zor bir dönemden geçip gidiyoruz. Umarım SADECE GEÇİP GİDECEĞİMİZİN farkında olursunuz.Ve bunun farkında olan kişilerle karşılaşırsınız. Hiç bir şiddet türüyle karşılaşmadığımız yarınlara...


Sevgiler
Melike GÖREÇ





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İkinci Yarı

Kapısından kolay girilen biri değilim biliyorum ama uzun süredir kendime, küçükken yanımda olmasına ihtiyaç duyduğum kadın gibi davranıyorum. ‌Papatya olmayı öğrendim mesela :) "Sen bir papatyasın ve sen izin vermedikçe kimse seni koparamaz 🌼 " diyorum sürekli kendime.  Bu bakış açısıyla bu yıl da yine harika insanlarla tanıştım, yepyeni yerler gördüm, deli gibi spor yaptım, harika tatlar denedim, nice yemeklere imza attım, ailemle çokça zaman geçirdim, bol bol kişisel gelişimime, kitaplarıma, müziklerime ve şiirlerime vakit ayırdım, yazdım, çizdim, şarkılar söyledim, dualar ettim, meditasyonlar yaparak sakinleştim, harika konserlerde müziğe doydum, tiyatroda, sinemada, gösterilerde sanata da doydum, bol bol günbatımları izledim, çokkkk içtim, eğlendim, hayaller kurdum. Ee ta bi bu sene de yine saçma sapan durumların içinde buldum kendimi. Çamurda ve zeminde çok vakit geçirdim 😅 Dibin resmini çizebilecek kadar durduğum, zeminin soğukluğundan üşüyecek kadar hareketsiz yattı...

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Bir tarihçi veya akademisyen olmadan, sadece Atatürk'ü kendine "Lider" benimsemiş biri olarak bugün Mustafa Kemal'i anlatmak istiyorum... Ancak Mustafa Kemal'i anlatmak benim gibi uzmanlık alanı bu konular olmayan birileri için zorlu bir yol. Fakat zorlu yolları severim :)   Onu kısaca "Ülkemizin Kurucusu" diye özetleyebiliriz. Ama yaptıklarını anlatmak o kadar kısa sürmeyecek... Yaklaşık 2 yıldır derleyip, araştırıp, okuyup ve bazı kısımları alıntılayarak size anlatmaya çalışacağım bu Mustafa Kemal'e ben bi kere daha hayran oldum...  Çünkü Mustafa Kemal Atatürk; İşgalci güçlere karşı verdiği mücadele ile halkına önderlik ederek ülkeyi ayağa kaldıran bir lider, Milletiyle birlikte dünyaya kafa tutarak egemenliğini sağlamış tam bir cesur yürek! Yaşadığı hayat ve o hayatın ortaya çıkardığı güçlü fikirleri ile her devrin, her çarkın adamı olmakla kalmamış, sadece günün değil, yarının ve herkesin adamı olmuştur. Dünyayı ve insanı okumuş aklıyla her şe...

Tadilat...

T arih bazen ileriye doğru değil, geriye doğru akıyor. Bu yüzden ben de ara ara hayatımı karşıma alıp dinlerim. Yarınlara koşarken arada düne çarpar, dünü düzeltmek için ise bazen yarınlarımı harcarım. Sonra bir yerlerde bırakırım Dün'ümü... Başına bir şey gelmesin ama gözüme de gözükmesin isterim. Bana göre hayat; havada, karada ve suda açık ara yaşamayı öğrenmektir. Yaşamak sörf yapmak gibi adeta. Düşmesiyle, kalkmasıyla, kaygısıyla, kırgınlığıyla, yarasıyla, yasıyla kimse her zaman dimdik yürüyemez. Dümdüz ilerleyemez. Yoldan da çıkılır tekrar yola da girilir. İnsan olmak bir inşaat işidir. Bitmez bir tadilat...  Dümeni kırıverdim yada dümen kırılıverdi, orasını tam bilmiyorum. Ama bir zamanlar kendimi kestim, biçtim, diktim ve baktım. Oldu üstüme! Budur dedim!  İnsan kendini doğurur mu??  Onun gibi bir şeydi galiba. Bir "Uyanış" oldu. Kendi biricikliğime uyandım. Kendimi fark ettim. Gücünü tüm hücrelerimde hissettim.  Aşamam sandığım her şey b...